ATİNA’ya Sefer Var

09-12 Şubat 2006 tarihleri arasında Yunanistan’da Atinadaydım. Bu seyahati özellikle bölümler halinde anlatmak isterim. İyi bazı dersler çıkacağı düşüncesindeyim.

 

1- Başlangıç

 

Gazetelerde bir ilan gördüm. THY ile bütün Avrupa 199 Euro. İlan ilgimi çekti. Bu sırada oğlum işleri için Atina’ya gidecekti. Hazır Schengen vizem de var. Ben de yeni bir ülkenin arka sokaklarını dolaşayım dedim. Biletim alındı. Ertesi gün yeni bir promosyon ilanı: 09-14 Şubat arası sevgililer günü promosyonu. Avrupa veya dünyanın her yerine bir kişi eşini (1) Bir Euro’ya götürebilecek. İlgili seyahat firmasıyla görüştüm, doğru mu diye? Doğruymuş. 

 

Hemen eşimi aradım. Onun da Schengen vizesi hazırdı. (1) Euro verdik ve biletini aldık. İnternette bir de otel bulduk. Ver elini İstanbul, sonra Atina.

 

2-Atina:   

 

Havaalanından otobüsle Syntagma meydanına geliş. Karşıda en büyük bina, zannedersem Parlemento. Sonra otele gitmek için (1.) taksiye biniş. Şoför, elindeki Atina detaylı harita kitabına rağmen yolu bilmiyor. (Aynı İstanbul gibi). İniyoruz. İkinci bir taksi ve 5 Euro’ya oteldeyiz. O gün biraz dinlenme ve iş görüşmeleri.

 

Gece Psiri’de bir Yunan Tavernası. Bu arada tavernalar arasında gezerken çiçek satan Çingeneler (hadi Roman diyelim de kibarlık etmiş olalım.) Türkçe konuşuyoruz. Anında “Abey, abey, alsana karıcına çiçekçaaz” diye peşimize takılıyorlar.

 

Gece eğlence, Türkçe parçalarla bitiyor. Musakkalar, cacıklar, köfteler, Yunan salatası, Grek (Türk) kahvesi ile devam edip bitiyor.

 

3- Boş saat, gezi, alışveriş, keşif:  

 

Eşimle haritaları elimize alıyoruz. Önce yön tayinleri, sonra bir taksi çağırıyoruz. Atina’nın Nişantaşına. Yani Kolanaki’ye gideceğiz. Bir kırmızı ışıkta durduk. Şoför, isterseniz burada inin dedi. Arkadan da ambulans geliyor. Taksimetre 4.53 Euro yazmış. 20 Euro veriyorum. 10 Euro kağıt para ve bir büyük bir küçük para alıyorum. İniyoruz. Avucuma bakıyorum 5.5 Euro değil 2+1=3 Euro vermiş. 2.5 Euro kazıklandık. Ama, akşama durakta hesabını sorarım diyorum.

 

Yürümeye ve gezmeye başlıyoruz. Atina’nın meşhur bir büyük mağazasına giriyoruz. Eşimle Türkçe konuşurken bir hanım, gözleri gülerek bize bakıyor. Lafa karışıyor. İstanbul’da doğmuş, Atina’da yaşıyor. Ve bizleri çok seviyormuş. Fırsat buldukça İstanbul’a geliyor. İstanbul dünyanın en güzel şehri diyor.

 

Ermou Caddesi, Monastraki, Psiri, Hint ve Pakistanlılar mahallesi ve yürüyerek otelimiz. Gece yine aynı Yunan tavernasına gidiyoruz. Taksi, sabah bize kazık atan taksi durağından geliyor. Şoföre, durağınız benden fazla para aldı diyorum ve şoför para almadan bizi istediğimiz yere götürerek durağının şanını koruyor.

 

4- Geri dönüşten bir gün önce   

 

Cumartesi günü 11.Şubat artık şehri iyice öğrendik. Otelden yaya çıkıyoruz. Taa Ermou Caddesi’ne yürüyoruz. Gezerek Monastiraki’ye geliyoruz. Manastıra ve karşıdaki Cami’ye bakıyoruz. Çevredeki küçük dükkanları, meşhur bit pazarını şöyle bir dolaşıyoruz.

 

Metro’ya biniyoruz. The Mall adında şehir dışında büyük bir alışveriş merkezi açılmış. Burayı göreceğiz. Metro, hafif raylı sistem, bazen açıkta gidiyor. Bütün Avrupa şehirlerindeki gibi duvarlara eciş, bücüş çizimler yapılmış, yazılar yazılmış. Alışveriş merkezini geziyoruz. İpekyol, İnci gibi Türk mağazaları da var ve tıklım tıklım dolu. Ev eşyası satan home-store mağazasının önünde oturmak istiyorum. Eşime sen git bak diyorum ki.... orada oturan bir hanım; “gel, gel diyor. Konuşmanızı duydum, gelinimi, kızlarımı ve komşularımı gönderdim. Siz gidin, ben hemşehrilerimi gördüm, onlarla konuşacağım” dedim diyor. Gelin sizinle konuşalım diyor. Yine Türkiyeli, İstanbullu bir rum hanım.

 

Bir şeyler atıştırmak için üst kata çıkıyoruz. Bizdeki büyük alışveriş merkezleri daha iyi. Çünkü burada tuvaletlerin yarısı bozuk. Ancak, insanların bize yaklaşımı çok iyi.

 

Daha sonra geri dönüyoruz.

 

5- Atina’nın arka sokakları     

  

Benim ve eşimin yıllardır süren bir alışkanlığı var. Hangi ülkeye giderseniz gidin o ülkeyi veya herhangi bir şehri öğrenmek için parlak caddelerin dışındaki sokak ve caddeleri de gezmelisiniz.

 

a) Bu ülkede de Çinli, Senegalli, Pakistan ve Hindistanlı işportacılar var ve polis veya zabıtayı gözleyip kaçıyorlar.

b) Bu ülkede de Pakistanlılar, Hintliler mahallesi ve dükkanları var.

c) Yunanlılar dükkanlarını erkenden kapatıyor.

d) Burada Pireos Caddesinde ve ara sokaklarda yüzlerce Çinli dükkanı var.

 

Çinliler:

- Satışta mümkünse fiş vermiyorlar.

- Hava kararınca, kara naylon torbalarla işportaya çıkıyorlar veya işportacılara mal satıyorlar.

- Akşam (9) dan sonra dükkanını kapatan Çinliler belirli dükkanlarda toplanıyorlar.

 

Benim komplo teorime göre amirleri vasıtasıyla, hükümetlerine rapor sunuyorlar.

 

6-Dönüş:

 

Pazar günü raylı sistemle havaalanına geliyor ve rahat bir yolculukla Türkiye’ye dönüyoruz. Bu arada raylı sistemlerinin Kore’den alınmış olduğunu ve çok güzel olduğunu da görüyoruz.

 

İşte size bir anı.